BAKAN ÖZER, KÜTAHYA'DA OKUL YÖNETİCİLERİ VE ÖĞRETMENLERLE BİR ARAYA GELDİ  
BAKAN ÖZER, KÜTAHYA'DA OKUL YÖNETİCİLERİ VE ÖĞRETMENLERLE BİR ARAYA GELDİ

BAKAN ÖZER, KÜTAHYA'DA OKUL YÖNETİCİLERİ VE ÖĞRETMENLERLE BİR ARAYA GELDİ

Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Kütahya programı kapsamında gerçekleştirilen 2022-2023 Eğitim Öğretim Yılı Değerlendirme Toplantısı'nda kentte görev yapan okul yöneticileri ve öğretmenlerle bir araya geldi.

Hezar Dinari Kültür Merkezinde düzenlenen programda konuşan Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Kütahya ziyaretinde kentin eğitim yatırımlarını değerlendirme imkânı bulduklarını belirterek "Kütahya'da mevcut devam eden programda 606 milyonluk yatırım vardı. Yeni verdiğimiz yatırımlarla anaokulundan ilkokuluna, ilkokulundan ortaokul ve pansiyonuna, büyük onarımlarına, güçlendirmelerine, eğitim öğretim hazırlık ödeneklerine kadar yeni ilave bütçelerle 606 milyonluk yatırımı 1 milyar 118 milyon TL'ye çıkarmış bulunuyoruz. Ben öncelikle bu eğitim yatırımlarımızın Kütahya'ya hayırlı uğurlu olmasını diliyorum." dedi.
 
"El ele vererek bu süreçteki kararlı duruşumuz, sadece bir neslin kazanılmasının değil aynı zamanda Türkiye'nin çok hızlı normalleşmesini sağladı"
2021-2022 eğitim öğretim yılını çok başarılı bir şekilde tamamladıklarını hatırlatarak "Gerçekten biz eğer okulları açamasaydık, kararlı bir duruş sergilemeseydik, 'Türkiye'de okulların açık kalması bir eğitim meselesi olmaktan çıkıp artık bir millî güvenlik meselesi olmuştur.' sözünün arkasında duramasaydık bu ülke gerçekten çok ciddi maliyetler ödeyecekti çünkü ülkemizin en kalıcı sermayesi, aslında biricik sermayesi, beşeri sermayesi, insan kaynağı... Bu insan kaynağının şekillendiği, niteliğinin arttığı yerler de okullarımız. Sadece bilişsel beceriler anlamında değil, aynı zamanda bilişsel olmayan becerileri anlamında ve toplumdaki tüm eşitsizliklerin minimize edildiği yerler, okullar. Onun için kapalı olan dönemde sadece kaybedilen öğrenme kayıpları değildi. Okul herhangi bir öğrenci için en fazla anlamı ifade ediyorsa en fazla kaybeden onlar oldu. İşte sizlerle birlikte el ele vererek bu süreçteki kararlı duruşumuz, sadece bir neslin kazanılmasını değil, aynı zamanda Türkiye'nin çok hızlı normalleşmesini sağladı. Bu tarihî adıma katkınızdan dolayı ben Millî Eğitim Bakanlığı olarak şükranlarımı ifade etmek için çok basit bir şekilde hepinize teşekkür belgesi gönderdim. Bu popülist bir yaklaşım değildi. Bunun tarihî öneminin Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin geleceği açısından ne kadar kritik olduğunu işaret etmek içindi. Onun için ben hepinize minnettarım. Hepinize teşekkür ediyorum. Sizlerle yol yürümekten dolayı da büyük mutluluk duyuyorum." ifadelerini kullandı. 
 
17 Haziran'da 2021- 2022 eğitim öğretim yılı kapandıktan sonra yeni dönem için çok hızlı bir şekilde hazırlıklara başladıklarını anımsatan Özer, şunları söyledi: "İstedik ki 2023 yılında cumhuriyetimizin 100. yılına girerken eğitim öğretimimiz çok daha hazırlıklı bir şekilde çok güzel bir başlangıç yapılsın. Bunun için İstanbul'da yaklaşık dört bin okul yöneticisiyle bir araya geldik. Hem bir yıllık eğitim dönemdeki eğitim politikalarımızı karşılıklı tartıştık hem de yeni eğitim öğretim yılına hazırlanmayla ilgili neler yapabiliriz, hangi adımları atabiliriz, bunun değerlendirmesini yaptık ve orada bir gelenek başladı. Artık gittiğim her ilde okul yöneticilerimizle bir araya gelip hem eğitim politikalarını karşılıklı konuşmaya hem birlikte değerlendirme yapmaya ihtiyacımız olduğu için bu geleneği sürdürmeye devam ediyoruz."
 
2022- 2023 eğitim öğretim yılında, son yirmi yılda eğitimde fırsat eşitliğini güçlendirmek için ücretsiz olarak dağıtılan ders kitaplarına ilave olarak bir adım daha attıklarını kaydeden Özer, "Aynı zamanda yıllardan beri eğitim sistemimizin kronik bir problemi olan yardımcı kaynaklarla da ilgili devasa bir adım attık. İlk kez 2. sınıflardan 12. Sınıflara, tüm sınıf seviyelerinde 136 milyon yardımcı kaynağı tüm öğrencilerimiz için eğitim öğretim yılının başlangıcında hazır hâle getirdik. Ekim ayı içinde 20 milyon yardımcı kaynak kitabı daha dağıtacağız, 4 milyon da Temel Eğitim Genel Müdürlüğümüz gönderecek. Dolayısıyla 160 milyon yardımcı kaynakla öğrencilerimizi destekleyeceğiz." diye konuştu. 
 
Okulların temizlikle ilgili ihtiyaçlarını karşılamak için okulların açılmasından bir hafta önce 60 bin temizlik elemanını tüm okullarda istihdam edilmek üzere gerekli kadro dağılımını sağladıklarını hatırlatan Özer, bunun yanı sıra Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın katılımıyla 20 bin öğretmenin atamasını da yaptıklarını söyledi. 
 
Yine eğitimde sosyal adaleti sağlamak için 1 buçuk milyon öğrenciye ücretsiz yemek verildiğini, 70 bin öğrenciye de yaklaşık 350 lira burs imkânı sağladıklarını belirten Özer, konuşmasına şöyle devam etti: "Ama eğitim öğretim hazırlığıyla ilgili en önemli hamle, ilk kez tüm okullara bütçe gönderilmesiydi. Geçmişteki eğitim tartışmalarına bakın, millî eğitim şûralarına bakın, 'okulların kendi ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için bütçesinin olması gerektiği ve bunun eğitimin kalitesini artıracağı' zikredilmesine rağmen sadece ortaöğretim kurumlarına bütçe gönderilebiliyordu. Temel eğitime bütçe gönderilmiyordu. Bütçe il ve ilçe millî eğitim müdürlükleri üzerinden gönderiliyordu. İlk kez dedik ki okullarımız hiç kimseye muhtaç olmadan temizlik malzemesinden kırtasiye malzemesine, küçük onarımından donatımına, laboratuvar ihtiyaçlarına kadar tüm ihtiyaçlarını kendileri belirlesinler ve alsınlar. Bunun için 3 milyar 900 milyonluk ödeneği tüm okullarımıza gönderdik. Şu ana kadar okullarımızın kullanmış olduğu ödenek miktarı, 2 buçuk milyar; yani okullarımızda 1 milyar 400 milyonluk ödenek hala bütçelerinde duruyor. Hatta bazı okulların hiç kullanmadığını gördük."
 
"Paydaşlarınızla iş birliğinizi para üzerine kurmayın"
Okul yöneticilerine ve öğretmenlere seslenen Bakan Özer, "Yeni bir başlangıç yapalım. Paydaşlarınızla, okul aile birlikleriyle, mezunlar derneği ile diğer STK'lerle iş birliğinizi para üzerine kurmayın. Okullarımız her türlü ihtiyacını kendisi karşılasın. Millî Eğitim Bakanlığı desteklesin ama eğitimin kalitesini artırmayla ilgili iş birliklerini gerçekleştirelim. Türkiye'nin eğitim tarihini değiştiren bir yirmi yılda her yıl bütçede en büyük payın Millî Eğitim Bakanlığına verildiği bir dönemde Millî Eğitim Bakanlığı okulların ihtiyacını karşılamakta aciz olabilir mi?"
 
"Okullarımıza 4 milyar liraya yakın meblağ gönderdik, okullarımız sadece 2 buçuk milyar lira kullanabildi." diyen Bakan Özer, "Bunu 3,9 milyarla bırakmayacağız, her ay güncelleyerek okullarımızın imkânlarını güçlendirmek ve özellikle ihtiyacı fazla olan okula fazla bütçe göndererek okullar arası imkân farklılıklarını minimize etmek istiyoruz çünkü biz artık eğitimde erişim problemini çözdük. Bakın, son 20 yıl gerçekten bu anlamda tarihi bir döneme tekabül etmektedir" ifadesini kullandı.
 
Bir ülkenin en kalıcı sermayesinin beşeri sermayesi, insan kaynağı olduğunun altını çizen Bakan Özer, bu nedenle OECD ülkelerinin 1950'li yıllarda, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra eğitimin tüm kademelerinde okullaşma oranlarını okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise çağında lise zorunlu olmasa da yüzde yüze ulaştırdığını kaydetti. Söz konusu ülkelerin aynı zamanda yükseköğretimdeki net okullaşma oranlarını da yüzde 50'nin üzerine çıkarma hedefi belirlediğini anımsatan Özer, "Ama 2000'li yıllara gelince, bizim rakamlarımız çok garip duruyor. 2000'li yıllarda beş yaştaki okullaşma oranı bu ülkede yüzde 11 idi. Yani beş yaştaki 100 çocuğumuzun sadece 11'i okul öncesi eğitimde kendisine yer bulabiliyordu. Bugün ise bu oran yüzde 94'e çıktı." diye konuştu.
 
Özer, ortaöğretimde 2000'li yıllardaki okullaşma oranının yüzde 44 olduğunu söyleyerek, "Bugün bu oranın yüzde 90. Yani o yıllarda lise çağı nüfusundaki 100 gencimizin sadece 44'ü okuldaydı, 56'sı okul dışındaydı. Şimdi yüzde 90." değerlendirmesini yaptı.
 
Yükseköğretimdeki net okullaşma oranlarının 2000'li yıllarda yüzde 14 olduğunu şu anda yüzde 44'e eriştiğini aktaran Özer, son 20 yılın eğitimin kitleselleşmesiyle önemli bir döneme karşılık geldiğini belirtti. Son 20 yılda aynı zamanda eğitimin önündeki katsayı, başörtüsü gibi antidemokratik engellerin de kaldırıldığını ifade eden Bakan Özer, bu hamlelerden sonra yükseköğretimdeki kadınların okullaşma oranının erkekleri geçtiğini söyledi. 
 
Kitleselleşme devam ederken kaliteden ödün verilmediğini de vurgulayan Özer, PISA ve TIMSS gibi uluslararası öğrenci başarı araştırmalarının buna işaret ettiğini anlattı. Türkiye'nin bu araştırmalara her katıldığında puanını artırdığını belirten Özer, bu dönemde ise eğitimde fırsat eşitliğinin artırılması, mesleki eğitim ve öğretmenlerin mesleki ve kişisel gelişimlerinin desteklenmesine ağırlık verildiğini kaydetti.
 
Özer okul öncesi eğitime erişimin artırılması için atılan adımları şöyle özetledi:
 
"Millî Eğitim Bakanlığının normalde yılda açtığı anaokulu sayısı 50 ile 100 arasında değişir. Biz bir yılda, hatta bir yıl tamamlanmadan 1.710 bağımsız anaokulunu hizmete açtık. 14 bin 80 ana sınıfını hizmete aldık. Ve 5 yaştaki okullaşma oranlarını bir yıl geçmeden 78'den yüzde 94'e çıkardık. Hedefimiz yıl sonuna kadar yüzde 100'e çıkarmaktır."
 
Okul öncesi eğitimin uzun vadeli yaşam boyu getirisinin yüksek olduğunun altını çizen Özer, bu alana yapılan yatırımlarla eğitimde fırsat eşitliğinin güçleneceğini, okullar arası başarı farkının azalacağını özellikle de orta öğretim sisteminin dengesini bulmuş olacağını söyledi. 
 
Bir diğer önemli konunun mesleki eğitim olduğunu belirten bakan Özer, katsayı uygulaması sonrası hiçbir yere yerleşemeyen öğrencilerin gittiği bir okul türü haline gelen okulları güçlendirmek için yapılan çalışmaları aktardı. 
 
Mesleki eğitimde müfredat, öğrencilerin beceri eğitimleri, öğretmenlerin işbaşı ve mesleki gelişim eğitimlerinin sektör temsilcileriyle birlikte planlandığını anlatan Bakan Özer, eğitim verilen tüm alanlarda TOBB, ATO, ASO, İTO, İSO, ASELSAN gibi sektörün en güçlü temsilcileriyle işbirliği yapıldığını, sektörden de mezunlar için istihdamda öncelik talep ettiklerini söyledi. 
 
Bu adımlar neticesinde akademik olarak başarılı öğrencilerin meslek liselerine gitmeye başladığını kaydeden Özer, "ASELSAN Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Konya ASELSAN Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Teknopark İstanbul Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, İstanbul Teknik Üniversitesi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, en son Demirören Medya'yla kurduğumuz medya mesleki ve teknik lisesi 0,12'lik dilimden öğrenci aldı." dedi.  
 
Meslek liselerinde üretim kapasitesinin de artırıldığına işaret eden Özer, "200 milyonlarla aldığımız üretim kapasitesini 2021 yılında 1,2 milyara çıkardık. Hem öğretmenlerimiz hem de öğrencilerimiz müstefit oldu çünkü katkıları ölçüsünde onlar da pay aldılar. Öğrencilerimiz 50 milyona yakın bir pay aldı. Öğretmenlerimiz de 112 milyona yakın pay aldılar ama en kritik olan şey eğitimin kalitesi arttı. Öğrenciler yaparak ve üreterek öğrenmeye başladılar." diye konuştu.  
 
Kovid-19 dokuz salgını sürecinde meslek liselerinin maskeden siperliğe, pek çok ülkenin temininde zorluk çektiği ürünleri ürettiğini anımsatan Özer,  bu durumun mesleki eğitimin olağanüstü koşullarda devletinin, milletinin ihtiyaç duyduğu her türlü ürünü üretebileceğini gösterdiğini söyledi.
 
Meslek liselerinin üretim kapasitesinin daha da artırılacağını dile getiren Özer, "Cumhurbaşkanımız, 2022 hedefimizi bir buçuk milyar olarak açıklamıştı. Sekiz ayda 1 milyar 75 milyona ulaştık. Muhtemelen bir buçuk milyarı da aşacağız" dedi.
 
Aynı zamanda fikrî mülkiyeti devreye aldıklarını anlatan Özer, konuyla ilgili şunları söyledi:
 
"Sayın Cumhurbaşkanımızın katılımıyla Külliyedeki programda mesleki ve teknik Anadolu liselerinde 50 AR-GE merkezi açtık. Şu anda 55'e ulaştı. Meslek liseleri artık patent, faydalı model fikrî mülkiyet, marka tasarım tescilleri alıyor, ürünlerini ticarileştiriyor. Meslek liseleri yurt dışına ihracat yapıyor. En son İstanbul'da, İstanbul Sanayi Odasıyla birlikte yürütmüş olduğumuz meslek lisesi, Portekiz'e kâğıt havlu ihracatı yaptı. Ama güzel olan şey şuydu: Konu sadece ihracat yapmak değildi. O havluyu üreten cihazı da meslek lisesi üretmişti. Meslek liseleri kısa sürede neler yapabileceğini tüm Türkiye'ye göstermiş oldu. İkinci kritik dokunuşumuz mesleki eğitim merkezlerinde oldu. Mesleki eğitim merkezlerinde Almanya'ya bakıyoruz, Almanya'ya bakmamıza hiç gerek yok. Bin yıldan beri bu topraklarda ahilik kültüründe çıraklık, kalfalık, ustalık geleneği var. Bunu güçlendirirsek mesleki eğitimle ilgili hiçbir problemimiz kalmayacak. İşte bu amaçla, bu eğitim merkezlerinde 25 Aralık 2021'de bir kanun değişikliğine gittik. O gün itibarıyla tüm Türkiye'de 159 bin çırak vardı, bugün 800 bin 59 çırak ve kalfa oldu sekiz aylık sürede. Yıl sonu hedefimiz bir milyon çırak, kalfa..."
 
Öğretmen ne kadar güçlü ise toplum o kadar güçlü
Bir eğitim sisteminin öğretmeni kadar güçlü olduğunu dile getiren Özer, "Bir toplum öğretmeni kadar güçlü. Biz öğretmenlerimize ne kadar destek olursak eğitim sistemimiz o kadar güçlü olur." dedi. Özer, bu sebeple atılan adımlardan bahsederek "Çok sayıda adım attık ama ikisi kritik: Birincisi MEB'in mesleki gelişim ve kişisel gelişim programındaki yaklaşımını tamamen değiştirdik. MEB olarak okul temelli mesleki gelişim programı yapalım istedik. Yani, öğretmenler neyi istiyorsa o eğitimle ilgili bütçelenmeyi hazırlayıp bizim sadece bütçe gönderdiğimiz bir mesleki ve kişisel gelişim programına geçiş yapalım istedik. Aynı zamanda bilişim ağı devreye aldık. 2020 yılında MEB'in düzenlemiş olduğu eğitime katılımlar sonucu, öğretmen başına düşen eğitim saati kırk dört saat. Öğretmen başına kırk dört saat, ama bu ortalamayı bazıları fazla almıştır, bazıları çok daha az almıştır. 2022 yılında doksan dört saate çıkarttık. 2022 yılında şu anda kaç biliyor musunuz? Daha yıl bitmedi ve 192 saat... OECD ortalamasının altındayken bir anda OECD ortalamasının üzerinde..." diye konuştu.
 
O meblağlar öğretmenlerin mesleki gelişimlerine destek için
2021'de öğretmen eğitimi için Bakanlığın ayırmış olduğu bütçenin 8,9 milyon lira olduğunu söyleyen Özer, 2022'de rakamın 292 milyon liraya çıkarıldığını belirtti. Özer, bu meblağın 210 milyon lirasının, kendi öğretmenlerinin mesleki gelişimlerine destek olmaları için direkt okullara gönderildiğini kaydederek kullanılan meblağın 5 milyon lira olduğunu, okulların o meblağları öğretmenleri için kullanması gerektiğini dile getirdi. Özer, "Kullanın ki 2023'te bu bütçeyi 500 milyona çıkaralım. Bakanlık sonuna kadar destek olacak çünkü siz öğretmenlerimiz ne kadar gelişirseniz eğitim sistemimiz o kadar gelişecek. Biz böyle bakıyoruz." dedi.
 
Öğretmenlik Meslek Kanunu'nun altmış yıllık bir özlemi gidermesine rağmen çeşitli manipülasyonlara sahne olduğunu ifade eden Özer, "Öğretmenlik Meslek Kanunu, bir başlangıç olması anlamında kritik bir öneme sahip. Artık bu ülkede öğretmenlerin bir meslek kanunu var ama bu kanun sürekli ilavelerle zenginleşecek. Gittikçe öğretmenliğin tüm boyutlarını gören bir kanuna dönüşecek. Belki zamanla 657'de olan kısımlar öğretmenlik meslek kanunu içinde dercedilecek. Orada geliştirmiş olduğumuz kariyer sistemi, bizim orijinal bir kariyer sistemimiz değildi. 2004'te zaten sınavlarla yapılan uzmanlık ve başöğretmenlikle ilgili sistematik vardı. Zaten o günden itibaren 92 bin uzman öğretmen 338 başöğretmen sisteminin içinde vardı. Bizim derdimiz, sizlerin o haktan yararlanmasını sağlamak."
 
Öğretmenlik kariyer sınavıyla öğretmenlerin yeterliklerini ölçülmediğini, alınan eğitimleri ölçen bir sınav olduğunu vurgulayan Özer, şartlarını sağlayan öğretmenlerin yüzde 95'inin bu sınava başvurduğunu söyledi. 
 
Özer şunları söyledi: "Biz öğretmenlerimizi seviyoruz. Biz öğretmenlerimize güveniyoruz. Biz öğretmenlerimizin imkânlarını daha iyi noktaya taşımak için çırpınıyoruz. İnşallah, 19 Kasım günü o öğretmenlerimizin tamamı başarılı olursa tamamı uzman ve başöğretmen olacak. Hiçbir sınırlama yok."
 
Bu ülkenin tüm evlatlarının en kaliteli eğitimi almalarını istiyoruz
"Biz istiyoruz ki okullarımız, öğretmenlerimiz çok daha güçlü olsun, velilerimiz gönül rahatlığıyla Türkiye'nin her noktasındaki okullara evlatlarını emanet etsinler." diyen Özer, ekonomik arka plan ne olursa olsun bu ülkedeki tüm çocukların en kaliteli eğitimi almalarını istediklerini dile getirdi. Özer, "Okullarda imkân farklılıklarını azaltmak için Temel Eğitimde 10.000 Okul projesi gibi, tüm okullarda okul kütüphaneleri yaparak kitap sayısını 28 milyondan 80 milyonun üzerine çıkardık. Okullara bütçe göndererek sürekli mevcut durumu iyileştiriyoruz." değerlendirmesiyle katılımcılara teşekkür etti.
 
Bakan Özer, programı kapsamında daha sonra Kütahya Belediye Başkanlığını ziyaret etti. 
 
Özer, ziyarette Kütahya'daki eğitim yatırımı yapılacak alanlara vermiş oldukları desteklerden ve okulların imkânlarının iyileştirilmesi konusunda verdiği katkılardan dolayı Belediye Başkanı Alim Işık'a teşekkür etti.

MEB © - Tüm Hakları Saklıdır. Gizlilik, Kullanım ve Telif Hakları bildiriminde belirtilen kurallar çerçevesinde hizmet sunulmaktadır.